“Bizim ayetlerimize iman edenler sana geldiklerinde, onlara de ki: “Selam olsun size. Rabbiniz rahmeti Kendi üzerine yazdı ki, içinizden kim bir cehalet sonucu bir kötülük işler sonra tevbe eder ve (kendini) ıslah ederse şüphesiz, O, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Enam Suresi, 54)
“Bizim ayetlerimize iman edenler sana geldiklerinde, onlara de ki: “Selam olsun size. Rabbiniz rahmeti Kendi üzerine yazdı ki, içinizden kim bir cehalet sonucu bir kötülük işler sonra tevbe eder ve (kendini) ıslah ederse şüphesiz, O, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Enam Suresi, 54)
“… Yine de affeder, hoş görür (kusurlarını yüzlerine vurmaz) ve bağışlarsanız, artık elbette Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Teğabün Suresi, 14)
“…öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever. (Al-i İmran Suresi, 134)
“… affetsinler ve hoşgörsünler. Allah’ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Nur Suresi, 22
“Sen öğüt verip-hatırlat; çünkü gerçekten öğütle-hatırlatma, müminlere yarar sağlar.” (Zariyat Suresi, 55)
“Kim sabreder ve bağışlarsa, şüphesiz bu, azme değer işlerdendir.” (Şura Suresi, 43)
‘Gaffâr ( Günahları çokça affeden) ismi günahların vücudunu ve Settâr( Ayıpları,kusurları çokça örten ve gizleyen) ismi kusurların bulunmasını gerektirir. Bu açıdan günah işlemek insanlığın yaratılışında var olan bir durumdur. İnsanlar bu sayede meleklerden üstün konuma çıkabilmektedir.Bu durumun insana nimet olan yönü budur. Günah işleyebilecekken işlememek veya işlenen günaha tövbe etme kabiliyetiyle insan meleklerin üstüne çıkabilmektedir.
Ebû Hureyre(ra) anlatıyor: “Resûlullah(asm) Rabbinden nakille buyurdular ki:
“Bir kul günah işledi ve ‘Yâ Rabbi, günahımı affet!’ dedi. Hak Teâlâ da, ‘Kulum bir günah işledi; arkadan bildi ki günahları affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır’ buyurdu.
Sonra kul dönüp tekrar günah işledi ve ‘Ey Rabbim, günahımı affet!’ dedi. Allah Teâlâ da, ‘Kulum bir günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır.’ buyurdu.
Sonra kul dönüp tekrar günah işledi ve ‘Ey Rabbim, beni affeyle!’ dedi. Allah Teâlâ da, ‘Kulum günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi olduğunu bildi. Ey kulum, dilediğini yap, ben seni affettim.’ buyurdu.” (Buhârî, Tevhid 35; Müslim, Tövbe 29)
İmam Nevevî, bu hadisten şu hükmü çıkarıyor:
“Günahlar yüz kere, hatta bin ve daha çok kere tekrar edilse de kişi her seferinde tövbe etse, tövbesi makbuldür. Veya bütün günahlar için bir tek tövbe etse bile, yine tövbesi sahihtir.”
Ancak, işlenen her bir günah kalbe bir siyah nokta olarak iz bırakır. Bu siyah noktalar zamanla çoğalarak kalp simsiyah hale gelir ve kalp iyilik ve salih işler namına hiçbir şey kabul etmeyecek bir dereceye gelir. İşte buna kalbin mühürlenmesi diyoruz.
Tövbe kapısı açık diye bu yolu suistimal etmemek ve kötüye kullanmağa kalkmamak gerekir. Zira kalp günah işlene işlene öyle bir hale gelir ki artık tövbe edecek gücü bile kalmaz. Mühürlenen bir kalpten tövbeye yönelebilen bir insan çıkmaz.
Günahlarla sadece kalp kararmaz. Aynı zamanda insandaki iyilik ve iyi işleri yapma yetenekleri de sürekli işlenen herbir günahla bir daha çalışmamak üzere bozulur hale gelebilir ve gelir. Zira çivi çıkar izi kalır.
Dinimiz İslamı yaşarken daima bir denge halinde olmalıyız. Evet, tövbe istiğfar kapısı son zamana kadar açıktır. Ancak o fırsatın elimize geçip geçmeyeceği şüphelidir.
Doğru olan bir anlık boşlukla veya yanlış bir beklentiyle herhangi bir günah işlediysek kararlı bir şekilde bir daha o günahı işlememeye karar vermemiz ve yürekten tövbe etmemizdir .