William 1027 dolaylarında, Fransa'nın Normandiya bölgesinde bulunan Falaise kasabasında doğdu. Normandiya dükü I. Robert'ın gayri meşru, ama tek oğluydu. Robert 1035 yılında Kudüs'e yaptığı hristiyan dini ziyaretinden dönerken öldü. Kudüs'e gitmeden önce William'ı varis ilan etmişti. Böylece William sekiz yaşındayken Normandiya dükü oldu.
Bu veraset, William'a varlıklı ve güçlü bir konum sağlamak şöyle dursun, hayatını dahi tehlikeye soktu. Küçücük bir çocuktu, oysa koskoca insanlar olan feodal baronların efendisiydi. Baronların hırsları, hiç de şaşırtıcı olmayan bir şekilde, sadakat duygularından kuvvetliydi ve Williamın vasilerinden üçünün kazayla öldüğü, özel öğretmeninin ise katledildiği bir iktidar kavgaları dönemi başladı. William'ın, bağlı bulunduğu Fransa kralı I. Henry kendisine yardım etmiş olsa da o dönemde hayatta kalabilmesi kişisel başarısının ürünüdür.
William, ergenlik çağının ortalarında bulunduğu 1042 yılında şövalye ilan edildi. Bundan sonra siyasal olaylarda bizzat rol almaya başladı. Normandiya'nın feodal baronlarına karşı giriştiği uzun savaşlardan sonra, dükalığını sıkı denetim altına almayı başardı. (Bu arada; evlilik dışı dünyaya gelmiş olması belirgin bir siyasi engeldi ve muhalifleri kendisinden sık sık "piç" diye bahsederlerdi.) 1063'te komşu Maine vilayetini zapt etmeyi başardı ve 1064'te diğer komşusu Britanny'nin de hakimi olarak tanındı.
1042'den 1066'ya kadar İngiltere tahtında "İtirafçı Edward" vardı. Edward'ın çocuğu olmadığından İngiltere tahtının veraseti konusunda birçok oyun dönüyordu. William'ın Edward'dan sonra kendisinin tahta geçmesi gerektiği yolundaki iddiası, aralarındaki kan bağının çok uzaktan olması nedeniyle biraz zayıf kaldı. O bağ şuydu: Edward'ın annesi William'ın büyük babasının kız kardeşiydi. Ancak 1051'de Edward, belki de William'ın gözle görünür becerilerinden etkilendiğinden, O'na veraset vaad etti.
1064 yılında, İngiliz lordlarının en güçlüsü ve kral Edward'ın yakın arkadaşı ve kayınbiraderi olan Harold Godwin, William'ın eline düştü. William, Harold'a iyi davrandı ama, İngiliz tahtı üzerindeki talebini desteklemeye yemin etmesini sağlayıncaya kadar. Birçok kişi bu şekilde tehdit altında verilmiş bir sözü ne yasal ne de ahlaksal yönden bağlayıcı saymazdı, Harold da saymadı. Edward 1066'da ölünce Harold Godwin İngiltere tahtı üzerinde hak etti ve Witan (kralın ölümünden sonra yerine geçecek kişiyi belirlemekte genellikle rol alan Lordlar Meclisi/Lordlar Kamarası) O'nu yeni kral olarak seçti. Topraklarını genişletme hırsı içinde olan ve Harold'un yeminini bozmasına öfkelenen William, hakkını silah zoruyla almak için İngiltere'yi işgal etmeye karar verdi.
William bir donanma ve Fransa kıyılarında bir ordu topladı ve 1066 ağustosunun başlarında yelken açmaya hazır hale geldi. Ancak sefer, dinmek bilmeyen kuzey rüzgarları tarafından birkaç hafta geciktirildi(Bu rüzgarların Napolyonun o muazzam donanmasını da yenilgiye uğrattığını burda hatırlatayım). Bu arada, Norveç kralı Harald Hardraa da İngiltere'ye Kuzey denizi üzerinden ayrı bir çıkartma başlatmıştı. Harold Goldwin ordusunu, William'ın saldırı ihtimaline karşı İngiltere'nin güneyinde tutmaktaydı. Artık orduyu Norveç saldırısını karşılamak için kuzeye götürmek zorundaydı. 25 Eylüldeki Stanford köprüsü muharebesinde Norveç kralı öldürüldü ve orduları bozguna uğratıldı.
Bozgundan yalnızca iki gün sonra Manş denizinde rüzgar değişti ve William askerlerini kolaylıkla İngiltere'ye nakletti. Harold en azından savaş ilan etmeden önce askerlerini iyice dinlendirmeliydi. Bunları yapmak yerine savaş yorgunu askerlerini William ile savaşmak üzere hızla geriye, güneye sürdü. İki ordu 14 Ekim 1066'da ünlü Hastings Savaşını yaptılar. O günün sonuna doğru William'ın süvarileri ve okçuları Anglosakson güçlerini bozguna uğratmayı başarmışlardı. Akşam çökerken kral Harold da öldürülmüştü. İki kardeşi de savaşın başında öldürüldüklerinden, ortada yeni bir ordu toplayabilecek ya da William'ın İngiltere tahtı üzerindeki hak iddiasına karşı çıkabilecek mertebede bir İngiliz lider kalmamıştı. William o yılın Noel gününde Londra'da taç giydi.
Sonraki beş yıl içinde bir dizi dağınık isyan olduysa da William hepsini sindirmeyi başardı ve bu isyanları, İngiltere topraklarının tamamına el koyarak burayı kişisel mülkü ilan etmesinin gerekçesi olarak kullandı. Edinilen toprakların büyük kısmı daha sonra bu topraklardaki feodal düzeni William adına koruyan Norman derebeylerine dağıtıldı. Sonuç olarak, Anglosakson aristokrasisi neredeyse tamamen sahipsiz kaldı ve yerini Normanlar aldı.
William'ın İngiltere krallığının hakkı olduğu konusunda gönlü her zaman çok rahattı ve yaşadığı sürece mevcut İngiliz kurumlarının çoğu korundu. William yeni topraklar hakkında bilgi edinmeye çok meraklı olduğundan, İngiltere'de ayrıntılı bir nüfus sayımı ve mülkiyet tespiti yapılmasını emretti. Bu çalışmaların sonuçları, değerli bir tarihsel bilgi kaynağı olan "Kıyamet günü kitabı" adlı kocaman bir deftere kaydedildi, (özgün el yazmaları halen Londra'daki Genel kayıtlar bürosunda bulunmaktadır.)
William hiç evlenmeyip gayri meşru çocuk yapan babasının aksine evliydi, dört oğlu ve beş kızı vardı. 1087'de kuzey Fransa'nın Rouen kentinde öldü.Bir görüşe göre attan düşerek ölmüştür. O zamandan beri bütün İngiliz hükümdarları doğrudan O'nun soyundan gelmektedir. Tuhaf bir şekilde; Fatih William İngiliz krallarının belki de en önemlisi olmasına rağmen, İngiliz değil Fransız’dı. Fransa'da doğdu, Fransa'da öldü, hayatının neredeyse tümünü burada geçirdi ve sadece Fransızca bilirdi. Okuması yazması ise hiç yoktu.
William'ın tarih üzerindeki etkisini değerlendirirken hatırlanması gereken en önemli şey, İngiltere'nin Normanlar tarafından fethinin onsuz başarılamayacak olduğudur. William İngiliz tahtının doğal varisi değildi ve kişisel hırs ve yetenekleri bir yana bırakılırsa, Norman işgali için tarihsel bir neden ya da gereksinim yoktu. İngiltere, bin yıl önce Romalıların işgaline uğramasından sonra, Fransa topraklarından gelen bir işgalle karşılaşmamıştı. William döneminden bu yana geçen dokuz yüzyıl içinde de ne Fransa topraklarından ne de başka bir yerden işgal edilememiştir.
O zaman soru şudur: Norman işgalinin etkisi ne denli güçlüydü? Norman işgalcilerin sayıları göreceli olarak azdı ama İngiliz tarihi üzerinde büyük bir etki bırakmışlardı. Norman istilasından önceki beş ya da altı yüzyıl içinde İngiltere, Anglosakson ve İskandinav işgallerine sürekli maruz kalmış ve temel olarak Alman kültürünü (Toton kültürü) benimsemişti. Normanlar Viking soyundandı ama dilleri ve kültürleri Fransız’dı. Dolayısıyla Norman istilası, İngiliz kültürünü Fransız kültürüyle yakın temasa geçirmek gibi bir etki yapmıştı. (Bugün doğal bir şey gibi görünebilir, ancak P.Ç. Wïlliam'dan önceki yüzyıllarda İngiltere'nin doğal ilişkilerinin tümü kuzey Avrupa ile kurulmuştur.) Bunun sonucunda İngiltere'de, Fransız ve Anglosakson kültürlerinin harmanı olan -başka koşullar altında ortaya çıkma ihtimali çok düşük - bir kültür oluştu.
William İngiltere'ye feodalizmin gelişmiş bir şeklini getirdi. Norman kralları, kendilerinden önceki Anglosaksonlardan farklı olarak emirlerinde birkaç bin silahlı şövalyeden oluşan bir kuvvet bulundururlardı. Ortaçağdaki feodalite rejimlerinin askeri ölçütlerine göre bu güçlü bir orduydu. Normanlar yetenekli yöneticilerdi ve dönemlerinde İngiliz devleti Avrupa'nın en güçlü ve etkili devletlerinden biri haline geldi.
Norman istilasının bir diğer ilginç sonucu, yeni bir İngiliz dilinin ortaya çıkmasıydı. Norman istilasının etkisiyle İngilizce'ye fazla miktarda yeni kelime girişi oldu- o kadar fazla miktarda ki, günümüzde İngilizce sözlüklerde Fransız ya da Latin kökenli kelimelerin sayısı Anglosakson kökenlilerden daha çoktur. Dahası, Norman istilasının hemen ardından gelen üç- dört yüzyıl içinde İngilizce grameri hızlı bir değişim gösterdi. Norman istilası olmasaydı, günümüz İngilizcesi "düşük Almanca" ya da Flamanca'dan pek az farklı bir dil olabilirdi.
Norman işgalinin Fransa üzerindeki etkilerinden de söz edilmelidir. İstiladan sonraki dört yüzyıl boyunca, Norman kökenlerinden dolayı Fransa'da geniş topraklara sahip olan İngiliz krallar ile Fransız krallar arasında uzun bir savaşlar zinciri vardı. Bu savaşlar Norman istilasına kadar götürülebilmektedir, 1066'dan önce ise İngiltere ve Fransa arasında hiç savaş olmamıştı.
İngiltere kıta Avrupası’nda yer alan ülkelerin hepsinden birçok bakımdan gözle görünür şekilde farklıdır. İngiltere, hem kurmuş olduğu büyük imparatorluk hem de demokratik kurumlar vasıtasıyla dünyanın diğer ülkeleri üzerinde, topraklarının büyüklüğüyle hiç de orantılı olmayan bir etki yapmıştır. İngiliz siyaset tarihinin bu yanının ne dereceye kadar William'ın yaptığı işlerin sonucuydu?
İngiliz kültürü Anglosakson ve Norman kültürlerinin bir harmanıdır ve Norman istilası sonucu oluşmuştur. Norman istilası ertesinde İngiltere'de değerli, küçük bir demokrasi kurulmuştu.
İngiltere İmparatorluğu'nun kurulması üzerinde ise, William'ın etkisi daha açıkmış gibi görünmektedir. 1066'dan önce İngiltere hep istilaları karşılayan taraftı. 1066'dan sonra ise roller değişti. Williamın kurduğu ve haleflerinin sürdürdüğü güçlü askeri kaynaklar sayesinde, İngiltere bir daha hiç işgal edilmedi. Tam tersine, kendi deniz aşırı üzerinde güneş batmayan imparatorluk haline geldi. Dolayısıyla, Avrupa'nın gücünün deniz ötesine taştığı dönemde, İngiltere'nin elinde diğer Avrupa devletlerinin sahip olduğundan fazla sayıda sömürge bulunması doğaldı.
Elbette ki İngiliz tarihinde kendisinden sonra görülen tüm gelişmeler için William'a paye verilemez; ama Norman istilasının daha sonra olanlar üzerinde dolaysız bir etken olduğu da muhakkaktır. Dolayısıyla, William'ın uzun vadeli etkisi çok büyüktür
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder