(1905), Konya (1908), Sivas (1908) valiliklerinde bulundu.
1912 yılında Selanik valisi iken, bu vilayetin Balkan Savaşı sonunda Bükreş Antlaşması ile Yunanlılara bırakılması kararını duyduğunda bu karara isyan eden Nazım Paşa, emekliliğini isteyerek devlet memurluğu yapmayı kendi isteği ile bıraktı (1913).
Nazım Paşa, görevi esnasında çeşitli ödüllere de layık görülmüştür. Bunlar: 1881’de Rütbe-i Rabia, 1901’de Rumeli Beylerbeyliği payesi, Halep vilayeti mektupçusu iken üçüncü rütbeden Nişan-ı Osmanî, Diyarbakır valisi iken Birinci Rütbe Osmanî Nişanı, Fransa’nın Birinci Rütbe Legion d’honeur ve Papa’nın ikinci rütbe nişanıdır.
Mevlevi tarikatına müntesip olan Nazım Paşa, aynı zamanda iyi bir şair ve yazardı. Muhâtaba, Ahd-i Şehr-yârî, Nizâmü’l-hâss fî Ehli’l-ihtisâs, Kerbelâ, İbn Fâriz Tercemesi, Esrâr-i Tevhîd ve Tercemesi ve Yek-Âvâz adlarındaki basılı kitaplarının yanında bir Yazma Şiir Mecmuası bulunmaktadır. Önceleri 21 Kânunusani 1932-2 Mart 1932 tarihleri arasında Cumhuriyet gazetesinde “Bir Devrin Tarihi” adıyla tefrika edilen hatıraları Nazım Hikmet’in Büyükbabası Nazım Paşa’nın Anıları adıyla kitaplaştırılmıştır (İstanbul 1992).
11 Cemaziyelahir 1345 (17 Aralık, 1926) tarihinde oğlu Hikmet Nazım Bey’in Kadıköy’deki evinde vefat eden Nazım Paşa, Üsküdar’da, Karacaahmet Mezarlığı’nın İhsaniye cihetinde şair Nedim’in civarına defnedildi.
Nazım Paşa’nın, oğlu Hikmet Nazım Bey’den başka Mediha ve Güzin adlarında iki kızı vardı. Şair Nazım Hikmet, Paşa’nın oğlu Hikmet Bey’den torunudur.
Mehmet Nazım Paşa'nın Mersin Olayı
1900 lü yılların başı... Mersin, 1860 lı yıllarda başlayan, Amerikan iç savaşı sonrası Çukurova’da başlanan pamuk üretiminin ihracat kapısı ve Doğu Akdeniz’in yıldızı parlayan ticaret merkezidir. Artan dış ticaret hacmi, adli ve ekonomik kapitülasyonların sağladığı kolaylıklar nedeniyle, Nazım Paşa Döneminde (Mersin’de, 1893 tarihinde açılmış) Düyun-u Umumiye Mersin Şubesi ile 12 konsolosluk ile çok sayıda yabancı acente ve temsilcilikler vardır.Bu temsilciliklerde çalışanlar doğal olarak yabancılar, çökmekte olan imparatorlukta kendilerini çok ayrıcalıklı görmekteydiler. Nazım Paşa döneminde yaşanmış bir olay, o dönemin atmosferini ve yabancıların Mersinlilere bakışını, bir Osmanlı yöneticisinin de ruh halini ortaya koymaktadır.Bu günler Osmanlının memurlarına maaşlarını ödeyemediği günlerdir. Yoksul ailelerin çocukları ise hamallık yaparak, yoğurt pazarından veya limandan alışveriş yapanların yüklerini taşıyarak ailelerine katkıda bulunmaktadır.
12 yaşındaki Memet de bunlardan biridir.Küfecilik yapan Mehmet, zayıf kara kuru üstü başı yırtık bir çocuktur. Mersin’in kavurucu sıcağı herkes gibi Mehmet’i de kara yapmıştır. Üstüne kirle toz birleşince tamamen kararmıştır. Mehmet kazanacağı para ile evine ekmek götürecek, karnı doyacaktı. Ailesine kendide mutlu olacaktı. Kendisi kadar büyük küfeyi tek başına kaldıramaz, yanında ki hamallar yardım eder, sırtına yüklerler. Lort önde Mehmet arkada Mersin’in taş evleri arasından, taş döşemelerin üzerine basarak gösterişli malikânenin önüne gelirler.Mehmet kan ter içinde kıpkırmızı olmuştur. Sırtındaki yükü indirir indirmez derin bir nefes alır. Sırtını yan duvara verir. Lort Thompson kendisini kapıda bekleyen hizmetçilerine eşyaları içeri almalarını emreder. Mehmet lorttan alacağı parayı düşünür. Mehmet bekler lort hiç oralı olmaz. Lort eşyaların ardından çocuğun yüzüne bile bakmadan eve doğru yönelir. Mehmet; “ Efendim para” diye arkasından seslenir. Lort Türkçe bilmez ama çocuğun ne istediğini bilir. Mehmet’e dönüp küçümser bir yüz ifadesiyle, elinin tersini sallayarak gitmesini işaret eder. Arkasına dönüp yürümeye başlar. Mehmet yüksek bir ses tonuyla, haklı olarak“ amca paramı alamadım.” Diye bağırır. Ayrıcalıklı olmanın verdiği şımarıklıkla Osmanlı tabasının kendisinin uşağı olduğunu düşünen lort çocuğa hızlı adımlarla yaklaşır, onu iterek kapıdan uzaklaştırır. Lort tekrar eve yönelir. Mehmet yapılan haksızlığın verdiği sinirle Lort’un çekeninin arka kısmından yakalar. Parasını almak için yalvarır sesle mırıldanırken yerde sürüklenir. Simsiyah gözlerinden, kara yüzüne gözyaşları akmaktadır. Sert bir hareketle çocuktan kurtulan lort, elinden hiç bırakmadığı topuz başlı bastonu, hızla Mehmet’e doğru savurur. Baston Mehmet’in tamda şakağında patlar. O an her şey susar. Ne ağlama kalır ne feryat, figan! Mehmet bir iki dakika baygın gözlerle ayakta kalır. Akan kanlar ayaklarının dibine damlar. Mehmet dayanamaz zayıf ince vücudunu ayakları, olduğu yere uzanır. Lort arkasına bile bakmadan malikânesine girmiştir. Etraftakiler Mehmet’in başına koşarlar, küçücük çocuk oracıkta ruhunu teslim etmiştir.
Korkunç haber Vali Nazım Paşa’ya kısa sürede ulaşır. Paşanın cesaret ve vicdan imtihanı başlar. Hemen tahkikat yaptırır. Görgü tanıklarını Thompson denen adamın bir maddi anlaşmazlık nedeni ile çocuğa sinirlenip bastonla kafasına vurduğu doğrulanır. Lort Thompson Nazım Paşa’nın karşısına çıkartırlar. Lort sonucu inkâr etmez. Nede olsa egemendir. Osmanlıyı da adaletini de küçümsemektedir. Lort’un sucunun sonucu ölümdür. Dönemin yabancıları Osmanlı mahkemelerinde yargılanmadığından küstahça bir rahatlıkla paşanın karşısında durmaktadır. Nazım Paşa kendi hayatı pahasına Lordun yargı önüne çıkması emrimi verir. Haber İngiliz Konsolosluğu’na ulaşır ulaşmaz, konsolos Lor’dun bırakılması için girişimde bulunur.Nazım Paşa’dan ret cevabını alan konsolosluk bu kez de limanda bulunan Kraliyet Filosu gemileri kenti bombalayacağı tehdidini savurur. Nazım Paşa keslin bıçak sırtındadır. Bir yanda çocuğun katilinin cezasız kalması, diğer yandan şehre bombaların yağması… Kararı verirken fazla düşünmez paşa;” Mersin’de yaşayan İngilizlere şehirden çıkış yasağı koyuyorum. Tüm çıkışları da tutun, bir tek İngiliz Mersin’den çıkmasın. Biz öleceksek, onlarda ölecek!”
Beklenmedikleri bu hamle karşısında şaşkına dönen konsolos kendi vatandaşlarının ölümü pahasına kenti bombalamaya cesaret edemez. Lort’un bırakılması için padişaha sert bir telgraf çekilir. Haber İstanbul’a ulaştığı saatlerde mahkeme kurulmuştu bile. Tanıklar dinlenir. Lort’un avukatları savunmalarını yaparlar. Olayı duyunca Osmanlı Padişahı devletin ve toplumun zayıf durumundan dolayo Sultan 2.Abdülhamit “Serbest bırakılsın” şeklinde telgraf gönderiri.Padişahın emri Mersin telgrafhanesine ulaştığında, Lort Thompson yoğurt pazarında kurulan darağacında asılarak infaz yerine getirilmişti.
Mehmet Nazım Paşa'da batı karşısında aşağılık kompleksi yoktu. O , Müslüman şeref ve izzetine sahip örnek bir Müslümandı.
Ahirette herkes, kendi yaptıkları ve yapmadıklarından mesuldür.Onlarla ya cennete ya da cehenneme gider.
Ne Nazım Hikmet dedesi Mehmet Nazım Paşa sebebiyle cennete gidebilir.
Ne de Mehmet Nazım Paşa, torunu Nazım Hikmet komünist oldu diye cehenneme gidebilir.
Not: Münkirler için rahmet okunmaz. Aslen okuyan da açık çelişki içindedir. Şahsı inkar ettiği yere layık görmek tam bir akıl tutulmasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder