İletişim: phototechaksoy@yahoo.com

22 Ağustos 2023 Salı

Naat (Genceli Nizamî)

  

Ey Mekke’nin örtüsü, Medine’nin peçesi

Değişmişti seninle şu hayatın çehresi

Ve sen ilahî vahyin en şanlı temsilcisi

            Güneş ne zamana dek gölgede bekleyecek?

            Daha ne vakte kadar güne gün ekleyecek?

Ay isen gönder bize ışığından bir huzme

Perişan âşıkların, gel daha fazla üzme

Bekliyoruz yolunu, n’olur yâd elde gezme

            Gül isen gönder bize gül kokundan a güzel

            Senin sevdana yelmek bütün dünyaya bedel

Seni bekleyenlerin gelmiş canı ağzına

Aşkınla feryat edip tıkanmış boğazına

Yeter ki bir nazar et, razıyız her nazına

            Ey feryat edenlerin imdadına yetişen

            Buyruğun candan aziz, bastığın her yer gülşen

Sür atını buyur gel Acemler diyarına

Oturma Araplarda, bekliyoruz yarına

Deli divane olmuş gönüller ruhsârına

            Gecenin yağız atı bilirim oradadır

            Gündüzün ala atı bekliyor, buradadır

Gel süsle ülkeleri, tazelendir cihanı

Gözlerimiz yollarda bekliyoruz her ânı

Perişandır ümmetin, bugün imdat zamanı

            Doldur iki cihanı doldur o gür sesinle

            Neşelensin gönlümüz gül kokan nefesinle

Sikkeyi kes sultanım, gel hutbeyi sen oku

Süsle ruh dünyamızı, ilmik ilmik sen doku

Sen bize yar oldukça ne endişe ne korku

            Bundan böyle emirler haddini bilmelidir

            O şarlatan hatipler kendine gelmelidir

Toprağın misk ü amber her yana koku saçtı

Onu duyan veliler başına toprak saçtı

Uyanan tomurcuklar rengârenk çiçek açtı

            Fakat alçak ruhlular her yana kement attı

            Esen nifak rüzgârı o kokuyu dağıttı

Çek ipini derbeder gezen âvârelerin

Haddini bildir şahım, gafil divânelerin

Dindir gözyaşlarını mazlum biçarelerin

            Temizle minberleri layık olmayanlardan

            Yeterince ahlâktan nasip almayanlardan

Mekân oldu soysuza o kürsüler, minberler

Riya ile bu halkı iğfal etmek isterler

Zenginler sofrasında tıkınıp can beslerler

    Gel düzen ver onlara, minberler neşelensin

    Cezalandır alçağı, herkes kendine gelsin

Hayır işleyenlere ihsanını azaltma

Sen kerem sahibisin, başka kapı aratma

Gönülden ikrar verdik, bizi yabana atma

    Dilersen arpalıklar dağıt yağmacılara

    Dünya için yüzsuyu döken o yağcılara

Bizler hep cisimleriz, gel sen bizlere can ol

Bizler azgın şeytanız, sen bize Süleyman ol

Hasta düştü ümmetin, gel onlara Lokman ol

    Tazelensin dünyamız, can bülbülü şâd olsun

    Harap olan gönüller lütfunla âbâd olsun

Sultan sensin, kafile gidemez sola sağa

Sen merkezi tutarken ne gerek var sancağa

Getirdiğin adalet ilham verir her çağa

    Esirgeme lütfunu, dinsin artık bu acı

    Sensin insanlık için en büyük kurtarıcı

Neylersin ki bir yanda dinde gedik açan var

Pusu kurup her yere fitne fesat saçan var

Ümmeti idlâl için sürü sürü ajan var

    Buna karşı sünnetin güvenli bir limandır

    Kur’ân ki elimizde ilahî bir fermandır

Ya savaş meydanına kahraman Ali gönder

Şeytanları sindiren ya da bir Ömer gönder

Son çare bekliyoruz Selahaddin gibi er…

    Açılır elbet bir gün bu simsiyah bulutlar

    Esen kıble yeliyle yeşerir hep umutlar

Geçir ayın başına geceyi zindan olsun

Ay gibi Yemen tülü sar başına şan olsun

Bu ihtişam âlemde dillere destan olsun

    Gören parmak ısırsın, aşk ile Allah desin

    Kem göz değmesin diye herkes mâşallah desin

Aşkınla iki büklüm büzülmüş bir köşeye

Razıdır biçareler senden gelen her şeye

Göster bir cilve cânım, gark olsunlar neşeye

    Şu birkaç zavallının gel çare ol derdine

    Rahmetsin âlemlerin merdine nâmerdine

Beş yüz yetmiş yıl oldu, yetişir uyuduğun

Ulu günler yaklaştı, o dehşettir duyduğun

Bir bir gerçekleşti hep bizlere duyurduğun

    O gün şefaatinle n’olur bizi şâd eyle

    Bir bakışla bu harap canları âbâd eyle

Emreyle İsrafil’e üflesin kandillere

Çekilmez oldu hayat, kaldık soysuz ellere

İslam’ın namusunu düşürdüler dillere

    Ne anlamı var artık gökteki kandillerin

    Hazana döndü bahçe, rengi soldu güllerin.

Çek esrâr perdesini, gir halvetinde gizlen

Kalmadı nâmahremle mahrem olanı bilen

Hani nerde mazlumun gözyaşını bir silen

    Bizler hep uykudayız, n’olur uyandır bizi

    Kalmasın meskenetin silinsin bütün izi

N’olur uzat elini, tut elimizden kurtar

Şu ölümlü dünyada bitmez acımız artar

Kimisi vicdanını, kimi din alıp satar

    Bu aziz dine layık bir ümmet olamadık

    Bunca felaketlerden yazık, ders alamadık

Adalettir, barıştır senin hep gösterdiğin

Doğruluktan başka şey değildir istediğin

Rabbimin ilhamıdır senin her söylediğin

    Sana sevdalı olan neylesin başkasını

    Sen temsil etmektesin güzel ideasını

Yenersin her güçlüğü inayet eyleyince

Gönüller fethedersin birkaç söz söyleyince

Yaraşır mı konuşmak sen “Böyledir” deyince

    Bir bakışınla canlar yeniden hayat bulur

    Sen isteyince Hak’tan, olmayacaklar olur.

İşaret et mübarek parmağınla, felekler

Döne döne raks etsin seyreylesin melekler

Âşıkların sadece senden bir cilve bekler

    Bağışlanır şânına sen dilersen bu varlık

    Ne kadar haklı varlık, sana duysa hayranlık

Şu bir avuç toprağın günahı kıyamette

Sen şefaat edersen bağışlanır elbette

Hatırın büyük senin o huzur-ı izzette

    Hiç çevirir mi Rabbim senin o niyazını

    Seven sevgilisinin çekmez mi hiç nazını.

Lütfedip bir kerecik göstersen cemalini

Sevinçten sine döven gör âşığın halini

Ölmekte bulmuştu o, aşkın son kemalini

    Yeridir, iki cihan yırtarsa hırkasını

    Düşünmez divâneler önünü arkasını

Bekliyor Nizamî’nin ruhu senden bir haber

Tazelensin ıtrınla, n’olur bir koku gönder

Garibindir, kalmasın şu fanide derbeder

    Biricik tesellisi sensin yâ Resûlallâh

    Bir nazarla şâd eyle, kalmasın yolda gümrâh

Gönder gül nefesinden gönder vefa kokusu

Sen bize yar oldukça neymiş ölüm korkusu

Bir buçuk milyar oldu bugün tevhid ordusu

    Bağışladı mülkünü dilenciye Feridun

    Güvencesin bizlere, kaynağısın umudun

                                      Genceli NİZAMİ

(Altınoluk Dergisi'nde Yayımlanmış halinden   faydalandım).


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Verification: 299031c2375c79d4